HAYATIMIN FİLMLERİ #24.The Big Lebowski#


24. The Big Lebowski (1998)
Yönetmen: Joel Coen , Ethan Coen.
Oyuncular: Jeff Bridges , John Goodman , Steve Buscemi , Julianne Moore.
Imdb notu: 8.3

Hayatım boyunca, çok yakışıklı olmanın veya çok zengin olmanın hayalini hiç kurmadım. Allah biliyor, kıskandığım özellikler bunlar olmadı asla. Oysa daha kendimle yeni tanışmaya başladığım ergenliğin ilk yıllarından beri deliler gibi kıskandığım bir insan tipi var. Her zaman her şartta rahat olan, kafayı hiç bir şeye takmayan, umursamaz adamlar...

Jeff Bridges'in canlandırdığı Jeff Lebowski karakteri yani nam-ı diğer "Dude" her zaman benim idolüm olmuştur. Bornozuyla süpermarket alışverişine çıkan, sütün tazeliğini koklayarak anlayan, kapalı ortamda bile olsa kafası bişeylere bozulunca güneş gözlüğünü takarak karşı tarafla arasına set çeken, nerede olursa olsun mutlaka en rahat edeceği pozisyonda oturan, White Russian gibi nispeten pek tutulmayan favori içkisini elinden hiç düşürmeyen, hayatını minimum enerji harcayarak geçiren, tek sosyal aktivitesi bowling olan süper bir aylak, bir gamsız :D
Lebowski ve meşhur depresyon hırkası

Filmimizin konusuna kısaca değinirsek, ağır ve sakin hareketleriyle bir koalayı andıran sevimli bir adam olan Lebowski’nin bekar evine iki adam izinsiz girer. Şiddet kullanarak ondan eşinin borcunu ödemesini isterler. Hatta adamlardan biri salondaki halıya işer. Lebowski parmağında yüzük olmadığına ve klozet kapağının yukarıda olduğuna işaret ederek, adamları evli olmadığına ikna etmeyi başarır. Zaten gangsterler, evin bir milyonerin evi gibi görünmediğini biraz geç de olsa anlamışlardır. İsim benzerliği nedeniyle yanlış kişinin evine girerek onun odayı dolu gösteren halısına işemişlerdir... Vietnam’da yaşadıklarının etkisinden kurtulamamış eski bir asker olan bowling ortağı Walter, Lebowski 'yi halıdaki zararı tazmin etmek için, milyarder Lebowski’yi bulması gerektiğine ikna eder... Ve Dude soluğu Big Lebowski’nin evinde alır... Olaylar gelişir...

Üç kafadarlar her zamanki mekanlarında..

Filmden taşan bir etkiyle ve tabi ki Jeff Bridges’ın olağanüstü performansı sayesinde, Jeff Lebowski’nin yaşam tarzı 2000’lerde internetin de etkisiyle benimsendikçe benimsendi... Hakkında akademik konferanslar düzenlenen Lebowski için her yıl organize edilen festivaller yetmedi, onun yaşam tarzı kendi kilisesi ve öğretisi olan bir dine de ilham kaynağı oldu. “Dudeism” üç bileşenli bir din: barış ve dinginliği öne çıkaran Çin Taoizm’i, Yunan filozof Epicurus’un temelini ‘haz almak’ üzerine kurduğu felsefesi ve Lebowski’nin temsil ettiği ‘gamsız’ yaşam tarzı. “Dudeism” 'in kurucusu Oliver Benjamin’in kilisesine bugün 100 binden fazla kişi kayıtlı. 


2002’den beri her yıl, dünyanın her yerinden akın akın gelen Lebowski’lerle bir "Lebowski Festivali" düzenleniyor: Lebowskifest . Her yıl bu özel günlerde dünyanın en tembelleri bir araya geliyor. Filmler izleniyor, bowling oynanıyor, müzik dinleniyor ve Dude’un bütün yaşam tarzı sevenlerince kutlanıyor. Bazı yıllar filmin oyuncularından da katılanlar oluyor bu festivale...

Filmi ilk izlediğinizde bu derece delice bağlanamazsanız, yani filmdeki karakterlerin kafası size biraz yabancıysa, muhtemelen sıradan bir komedi filmi olarak algılayacak ve beğenmeyeceksiniz. Fakat tersi gerçekleşirse siz de bir dude olabilir, filmdeki hayal dünyasında yaşayan binlerce insandan biri olabilirsiniz. Ben ciddi ciddi bu filmin, "Star Wars" 'tan sonra, insanlar üzerinde en büyük etkiyi yaratmış ve en tutkulu hayranlara sahip dünya üzerindeki ikinci film olduğunu düşünüyorum. Rahatlıkla "The Big Lebowski" ’deki bütün replikleri ezbere bilen birilerine rastlayabilirsiniz. Film aynı zamanda "İnternet çağının ilk kült filmi" olarak anılır.

Lebowski tüm hikayeyi başlatan, "odayı dolu gösteren" halısının üzerinde..

Dünyanın en ünlü film eleştirmeni Roger Ebert 'in de dediği gibi "The Big Lebowski" bir hikaye değil, bir tutum hakkındadır! 

Ekşi sözlükte de şöyle bir şey okumuştum: "Tek tek kişilerin değil, tek tek arkadaş çevrelerinin favori filmlerinden biridir. Big Lebowski' yi seven biri, onu sevmekle kalmaz, ondan alıntı yapar ve bu kişinin alıntılarını anlayıp gülecek, bunlara karşılık verebilecek arkadaşları vardır."

Canım sıkıldığında herhangi bir sahnesini açarak anında moralimi düzeltebiliyorum.

Filmin en özel sahnelerinden birinde yer alan Gipsy Kings Hotel California yorumu fevkalede. Mutlaka dinlemelisiniz..

Faydalandığım Kaynaklar:  Burak Göral http://doluhayat.blogspot.com/ )


   Filmin en komik sahnelerinden biri olan final sahnesi.

Filmde toplamda 3 dk. civarı gözükmesine rağmen büyük bir hayran kitlesine sahip olan "Jesus Quintana" karakteri ile John Turturro.









Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

FELİPE MELO RÖPORTAJI

Djiehoua: Futbol Canavarı

HAYATIMIN FİLMLERİ #41.Ip Man#

HAYATIMIN FİLMLERİ #46.The Pianist#

Şampiyonlar Ligi 3.torba aşkına

Transferdeki akıl durgunluğunun son adımı: Engin Baytar

HAYATIMIN FİLMLERİ #30.Rain Man#

35'lik Cris ve Cruzeiro 2003

HAYATIMIN FİLMLERİ #31.Old Boy#

SPOR TARİHİNİN EN BÜYÜK 10 AYARI